Ortadoğu’da gerilimi hayli arttıracak bir gelişmeyle karşı karşıyayız, bir kez daha. Çünkü ABD Pazar günü Ürdün’de üç ABD askerinin ölümüne neden olan insansız hava aracı saldırısına karşılık olarak hem Irak’ta hem de Suriye’de İran personeli ile tesislerini vurma planlarını onayladı. Dünya tetikte, saldırının ne zaman yapılacağını bekliyor.
Körfez Krizi sırasında da yaşanmıştı bu. ABD liderliğindeki ittifakın Irak’ı vuracağı an da böyle endişeyle beklenmişti. Tarihi yazanlar onun tekrarlanmasından da sorumlular aslında. Yaklaşık 30 yıl sonra, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in deyimiyle, “çok katmanlı”, kapsamlı yeni bir ABD operasyonuna tanık olacağız.
Operasyon planının onaylanması ABD Başkanı Joe Biden’ın “İran’la savaşmaya, savaşı yaymaya niyetimiz yok” açıklamasına ters düşüyor değil, aksine,kapsamlı da olsa, belirlenen hedefleri vurmayla sınırlı tutulacak belli ki. İranlı yetkiler de ABD ile çatışmak istemediklerini söylemişlerdi ama desteklediği gruplar aracılığıyla bu operasyona karşılık verirlerse ciddi bir kaosla karşıya karşıya kalabiliriz. Çünkü Irak ile Suriye’deki İran personeline doğrudan saldırı kararı, ABD ile İran’ı Orta Doğu’da karşı karşıya getiren istikrarsız bir bölgesel güç mücadelesinde önemli bir tırmanış demek.
ABD medyasında yer alan haberlere göre ABD’li yetkililer operasyonu “haftalar” sürebilecek, hem hava saldırılarını hem de siber saldırıları içerecek bir “kampanya” olarak nitelendiriyor. Operasyondan asıl amaçlanan Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de faaliyet gösteren İran destekli milis gruplara bölgede daha geniş çaplı bir savaşa yol açacak herhangi bir misilleme fırsatı bulamadan geri adım attırmak.
Operasyon kararı, Beyaz Saray’ın Çarşamba günü Amerikan istihbaratının Amerikan askerlerine yönelik ölümcül insansız hava aracı saldırısının arkasında hangi militan grubun olduğunu tespit ettiğini açıklamasının ardından geldi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby “Ürdün’deki saldırının, aralarında Kataib Hizbullah’ın da bulunduğu çok sayıda grubu bünyesinde barındıran Irak İslami Direnişi adlı bir şemsiye grup tarafından finanse edilen, kolaylaştırılan bir plan olduğuna inanıyoruz” demişti.
Bölgedeki ABD güçlerinin uzun yıllardır ABD’nin bölgedeki varlığına karşı çıkan İran destekli milislerin sık sık saldırılarına uğradığı biliniyor. Ama bu saldırılar İsrail’in Gazze’yi işgaline Washington’un verdiği tavizsiz desteğin ardından dramatik bir şekilde arttı.
Ekim ayının ortasından bu yana Irak ile Suriye’deki İran destekli milisler tarafından ABD üslerine 160’tan fazla roket, insansız hava aracı saldırısı düzenlendiği belirtiliyor. ABD savaş gemileri ile uluslararası ticaret gemileri de yine İran tarafından desteklenen Yemen’deki Husi isyancıların saldırılarına uğruyordu.
İsrail’in tüm çabalarına karşı İran’ın da, Lübnan Hizbullah’ının da içine çekilmediği savaşta ABD, koşulsuz İsrail destekçiliğinin olumsuz karşılığını bölge dışında görüyor. Kızıldeniz’de Amerikan ticari gemilerine yapılan saldırılar buna örnek. Irak’ta da, ABD’nin çekilmesini isteyen grupların varlığının yanısıra, Gazze’deki vahşete destek oluşuna karşı olan kesimlerin de hedefi haline geldi ABD. Biden’ın bunun farkında olmadığı düşünülemez. O nedenle yapılması planlanan, belki de hemen gerçekleşecek olan bu operasyondan çok kısa bir süre önce “savaşın tırmanmasını istemiyoruz” demek ihtiyacını duyduğu ortada.
Peki, başlamasının an meselesi olduğu söylenen operasyondan istediği sonucu alır mı ABD? Çok tahribat yapacağı, çok sayıda insanı öldüreceği kesin ama bu hedefine ulaşacağını anlamına gelmiyor.
Hatırlayalım, daha önceki ABD operasyonları saldıran gruplar üzerinde hiç de caydırıcı olmadı. En son İngiltere ile ortak Husi güçlerini vurduğu Yemen’de istediğini elde edemediği görüldü.
Vuracak ama yok edemeyecek.
Daha önceki örneklerden anladığımız bu.